Başımı Alıp Gitsem…

Başımı Alıp Gitsem…
Başımı Alıp Gitsem…
Başımı alıp gitsem…
Uçsuz bucaksız bir yola revan olsam,
kimseyi düşünmeden,
hiçbir şeyin yükünü taşımadan…
Sadece rüzgârla, sadece gökyüzüyle…
Bir adım ötesinde bilinmeyenin çekiciliğiyle.
Telaşlarımı geride bırakıp,
düşüncelerimi bir kenara koyarak…
Gözlerim sadece ufukta,
yolumda yalnızca ben olsam…
Belki de bir çöl olurdu önümde,
ya da deniz kenarında,
sonsuzluğa doğru yol alan bir yolculuk.
Ama önemli değil…
Yolun kendisi,
varılacak yerden daha güzel olurdu.
Çünkü ben,
sadece içimdeki gürültüden uzaklaşmak isterdim.
Sadece…
sadece huzuru arardım.
Başımı alıp gitsem…
Bir an için yalnız kalsam,
sessizlik ve derinlik içinde kaybolsam,
belki içimdeki eksiklikler tamamlanırdı.
Bir yıldız kadar parlak,
bir kuş kadar özgür…
Bütün dünya düşlerimde,
gerçeklerin acıları ise ardımda…
Ama gitmek,
aslında bulmaktan çok kaybetmektir.
Çünkü bir şeyleri geride bırakınca,
gönüle yeni bir boşluk eklenir.
Yine de…
Başımı alıp gitsem,
belki de yalnızca kendimi bulurdum.
Ve belki,
bu yolculuk hiç bitmezdi.